Rekabet hukuku uygulamasında öne çıkan temel kavramlara ilişkin genel bilgilere aşağıda yer verilmektedir:
Teşebbüs: Rekabet hukukunda teşebbüs, piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimleri ifade etmek üzere kullanılmaktadır. Bu tanımın işaret ettiği, hukuki nitelikten bağımsız ele alınan “iktisadi faaliyet”, “bağımsızlık” ve “ekonomik bütünlük” temelinde şekillenen teşebbüs kavramı, diğer mevzuatta yer alan ve firma, şirket ya da işletme kavramları yerine kullanılabilen teşebbüs kavramından farklıdır. Bu çerçevede örneğin, rekabet hukuku bakımından ekonomik faaliyetleriyle ilgili kararlarını özgürce verebilen özel veya kamu şirketleri ile serbest meslek sahipleri teşebbüs sayılırken, ekonomik faaliyetlerine ilişkin tüm kararları bağlı bulunduğu holding tarafından alınan bir şirket, hizmet (iş) akdi uyarınca bir şirkete ya da kuruma bağlı olarak çalışan doktor ya da avukat teşebbüs sayılmamaktadır.
Teşebbüs Birliği: Teşebbüslerin belirli amaçlara ulaşmak için oluşturduğu tüzel kişiliği olan veya olmayan her türlü birlikleri ifade etmektedir. Teşebbüs birliklerinin en tipik örnekleri, teşebbüslerin gerçek kişilerce temsil edildikleri derneklerdir. Aynı şekilde, sanayi ve ticaret odaları, meslek odaları, birlikler, barolar da teşebbüs birliği olarak değerlendirilmektedir.
Anlaşma: Rekabet hukuku bakımından anlaşma, pazarda aynı seviyede faaliyette bulunan, diğer bir ifadeyle rakip teşebbüsler arasında veya üretim/dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyette bulunan, diğer bir ifadeyle dikey ilişki içerisindeki iki veya daha fazla teşebbüs arasında söz konusu olabilmektedir.
Rekabet hukuku uygulamasında, yarattığı rekabetçi endişe bakımından rakip teşebbüslerin dahli ile gerçekleşen anlaşmalar ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda anlaşma, rakip teşebbüslerin, karşılıklı fayda temin etmek amacıyla ortaya koydukları, aralarındaki rekabeti sınırlama amacı ve/veya etkisini taşıyan, gizli veya açık irade uyuşmalarını veya davranış birlikteliklerini ifade etmektedir. Rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar genellikle; fiyat, arz veya müşteri gibi ekonomik hayat açısından büyük önem arz eden parametrelerin belirlenmesi veya paylaşılmasını konu almaktadır.
Rekabet mevzuatı bakımından yukarıda yer verilen açıklamalardan hareketle örneğin, rakip teşebbüslerin bir araya gelerek ilgili ürün veya hizmetin fiyatını belirlediği bir kartel anlaşması, rekabeti sınırlayıcı olacağı gibi; sağlayıcı ile bayisi arasında yapılan ve sağlayıcı tarafından bayilere getirilen yükümlükler içeren anlaşmalar da piyasadaki rekabeti sınırlayıcı nitelik taşıyabilecek, bu paralelde rekabet kurallarının müdahale alanı içerisinde yer alabilecektir.
Rekabet hukuku açısından gerek rakip konumdaki gerekse dikey ilişki içerisindeki teşebbüslerin taraf olduğu anlaşmaların yazılı veya sözlü şekilde gerçekleştirilmesi arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Anlaşmanın varlığı bakımından önemli olan husus, anlaşmanın tarafı teşebbüsler arasındaki gizli veya açık irade uyuşmasının veya davranış birlikteliğinin amaç ve/veya etkisinin piyasadaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı nitelikte olup olmadığıdır.
Kartel: Rekabet hukukunda toplumsal refah açısından en sakıncalı ihlal türü olarak genel kabul gören karteller, belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabeti azaltmak veya kısıtlamak amacıyla bu piyasadaki teşebbüsler arasında gerçekleştirilen gizli veya açık anlaşma veya birliktelikleri ifade etmektedir. Genellikle ürün fiyatını, arz edilecek ürün miktarını, pazar paylarını, ürünün satılacağı bölgelerin belirlenmesini konu alan kartel anlaşmalarının günümüzde en tipik olarak “centilmenlik anlaşması” adı altında kuruldukları görülmektedir.
Muafiyet: Rekabet hukuku bakımından bazı anlaşmalar rekabeti sınırlayıcı etkileri olmasına karşın, yarattıkları bu etkinin neden olduğu toplumsal zarardan daha fazla toplumsal fayda yaratabilmektedir. Bu anlaşmaların kurulabilmesi ve bu suretle beklenen net rekabetçi faydanın elde edilebilmesini teminen rekabet kanunlarında anlaşmaları rekabeti sınırlayıcı anlaşmalara yönelik yasaklayıcı hükümlerden muaf tutmak üzere kurallar da yer almaktadır.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da (4054 sayılı Kanun) Kanun’un 4. maddesi kapsamında yer alan bir anlaşmanın bu maddenin öngördüğü yasaklamadan, bu yasaklamaya bağlı geçersizlik ve para cezası yaptırımlarından muaf olmasına yönelik düzenleme 5. maddede yer almaktadır. Bu çerçevede 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde yer alan koşulların tamamını karşılayan anlaşmalar Kanun’un 4. maddesindeki yasaktan muaf olmaktadır. Kanun’un 5. maddesinde belirtilen ve anlaşmaya muafiyet tanınabilmesi için tamamının karşılanması gereken dört koşul aşağıda yer almaktadır:
Birleşme ve Devralma: Birleşme, en genel tanımıyla iki ya da daha fazla teşebbüsün var olan ya da yeni oluşturulan bir teşebbüse katılımını ifade etmektedir. Bu süreçte mevcut teşebbüse katılan şirketler tüzel kişiliklerini kaybeder. Yeni bir şirket bünyesinde gerçekleşen birleşmelerde ise birleşmeye taraf olan tüm teşebbüsler tüzel kişiliklerini kaybeder.
Devralma ise bir teşebbüsün, başka bir teşebbüsün bir kısmı veya tamamı üzerinde kontrol hakkı doğuracak şekilde mülkiyet kazanımlarını ifade eder. Birleşmelerden farklı olarak devralmalarda, teşebbüslerin tüzel kişiliklerini kaybetmesi söz konusu olmayabilir. Bir teşebbüsün kontrolünün diğer bir teşebbüse intikal etmesi sonucunu doğuran durumlar devralma sayılmaktadır.
Bağımsız bir iktisadi varlığın tüm işlevlerini kalıcı olarak yerine getirecek ve stratejik kararlarının alınmasında ortak kontrolün söz konusu olduğu ortak girişimler de birleşme/devralma kapsamında değerlendirilebilmektedir.
4054 sayılı Kanun’un 7. maddesi ve bu maddenin uygulanmasındaki usul ve esasları belirlemeye yönelik olarak çıkarılan 2010/4 sayılı Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ (2010/4 sayılı Tebliğ) uyarınca kontrolde kalıcı değişiklik yaratacak şekilde ve belirli ciro eşiklerini aşan birleşme ve devralmaların hukuki geçerlilik kazanması için Rekabet Kurulu’na bildirilmesi gerekmektedir.
Hâkim Durum: Rekabet hukukunda hâkim durum belirli bir piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücünü ifade etmektedir.
Menfi Tespit: Rekabet Kurulu’nun bir anlaşmanın, kararın, eylemin veya birleşme ve devralmanın, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin başvurusu üzerine, 4054 sayılı Kanun’un 4, 6 ve 7’nci maddelerine aykırılık oluşturmadığını tespit etmesi menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.