PİYASAYA GİRİŞ ENGELLERİ VE REKABET
Prof. Dr. Erdal Türkkan
eturkkan@rekabet.gov.tr
Piyasaya giriş serbestliği, rekabetçi bir ortam yaratılmasının en önemli koşullarından birisidir. Bu nedenle piyasaya giriş engellerinin azaltılması yönünde yapılacak çabalar, rekabet politikalarının temel boyutlarından birisini teşkil etmektedir. Bu çerçevede, giriş engellerinin rekabet politikaları açısından ne ölçüde önemli olduğunun, bu alanda temel kısıtlamaların nereden kaynaklandığının ve bunların ne ölçüde ortadan kaldırılabileceğinin sorgulanması gerekmektedir.
Giriş serbestliğinin sağlanması üç açıdan önem kazanmaktadır.
-İlk olarak giriş kolaylığı potansiyel rekabetin, yani piyasaya yeni girecek firmaların yaratabileceği rekabet baskısının etkin olmasını sağladığı için önemlidir. “Yarışabilir piyasalar” kuramına göre şayet bir piyasada tam bir giriş serbestliği ve kolaylığı varsa, bu piyasalarda tekelci bir yapı olsa bile, endişe etmeye gerek yoktur. Çünkü giriş tehdidinin yarattığı potansiyel rekabet, yerleşik firmayı rekabetçi bir davranış içine girmeye zorlayacaktır.
-İkinci olarak giriş serbestliği ve kolaylığı, rekabetçi ortamlarda bile oluşabilen aşırı kârların normal düzeylere çekilmesini sağlamak açısından önemlidir. Diğer bir ifade ile giriş serbestliği piyasa mekanizmasının kaynak tahsisini etkin bir biçimde yapmasının da olmazsa olmaz bir koşuludur. Giriş serbestliği, toplumun daha fazla tercih ettiği malların daha düşük fiyatla ve daha çok üretilmesini garanti altına alan bir mekanizmadır.
-Üçüncü olarak giriş serbestliği, ekonomide demokrasinin bu arada, girişim ve seçme özgürlüğünün bir gereğidir. Giriş serbestliği yerleşik firmaların toplumda ayrıcalıklı bir konum kazanmasını engelleyen, fırsat eşitliğini sağlayan, gelir dağılımının iyileşmesine katkıda bulunan, pozitif ayıklamayı mümkün kılan demokratik bir olgudur.
Bu çerçevede giriş engellerinin nerelerden kaynaklanabileceği ve bunların nasıl engelleneceği önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Giriş engelleri çok çeşitli olabilir. Ancak bunları beş ana gurupta ele almak mümkündür.
*Birinci gurup giriş engelleri, yerleşik firmaların, hâkim durumun kötüye kullanımı kapsamında suni olarak çıkardıkları engellerdir. Giriş öncesinde veya sonrasında yıkıcı fiyat uygulaması, fiyat sıkıştırması yapma, aşırı kapasite yaratma, zorunlu unsurları kullandırmada güçlük çıkarma, piyasa kapatma gibi uygulamalar bu kapsamda gündeme gelebilmektedir. Prensip olarak bu engellerin rekabet otoriteleri tarafından bir yasa ihlali olarak engellenmesi söz konusudur. Bu açıdan temel sorun bu engellerin tamamının tespit veya teşhis edilmesindeki güçlüklerdir. Bu güçlükler her piyasada aynı değildir. Ayrıca bu konuda özellikle bazı piyasalarda yerleşik firmaların elinde çok sayıda enstrüman bulunmaktadır.
Giriş engellerinin reaktif politikalarla, yani şikâyet üzerine engellenmesi mümkündür. Ancak mevcut engellemeler, girişleri önceden caydırıcı bir nitelik taşıyorsa bu politikaların etkili olma şansı zayıflamış olacaktır. Bu nedenle giriş engellerini caydırıcı politikaların proaktif bir yaklaşımla ortaya konulması büyük önem taşımaktadır. Bunun için de hâkim durumdaki teşebbüslerin olduğu piyasaların yakıdan izlenmesi gerekmektedir.
*İkinci gurup giriş engelleri, kamunun yarattığı, yasal, idari veya bürokratik engellerdir. Bu engeller özellikle devletçi ve merkeziyetçi geleneğe sahip ülkeler açısından önem kazanmaktadır. Burada yasal tekeller yanında, kamu iktisadi kuruluşlarına tanınan çeşitli ayrıcalıklar, lisans ve izinlerde siyasi veya keyfi tercihler, bürokratik izinlerde keyfi zorluk çıkarılması, yer tahsisinde çıkarılan güçlükler vs. etkili olabilmektedir. Bu engellerle yasal ve idari yollardan mücadele mümkün olsa bile, yargı kararlarının sonuçlanmasındaki uzun süreler, idare ile zıtlaşmanın yaratabileceği çeşitli zorluklar, baştan girişi caydırıcı etkiler yaratabilmektedir. Bazı hallerde kamunun yarattığı aşırı yükümlülükler de girişi caydırıcı etkiler yaratabilmektedir. Bu engellerin öngörülemezliği de girişi caydıran önemli bir faktördür. Nihayet kamunun, siyasi kriterler çerçevesinde yapması muhtemel kayırmacılık da girişi caydırıcı bir faktördür. Nihayet giriş engellerinin aşılmasında rüşvet verme gerekliliği, özellikle kurumsal teşebbüsler açısından caydırıcı rol oynayabilen bir faktördür.
*Üçüncü gurup giriş engelleri ise üretim ve pazarlama sürecinin gerekleriyle ilişkilidir. Yüksek bir ilk yatırım gereğinin olması, yatırım ve olgunlaşma süresinin uzun olması, teknolojinin teminindeki yasal ve ekonomik zorluklar, nitelikli işgücü teminindeki zorluklar, dağıtım ağının oluşturulmasındaki zorluklar, hammadde teminindeki zorlular, ürün tanıtımındaki ve tüketici tercihlerinin değiştirilmesindeki zorluklar gibi çok sayıda giriş engeli bu çerçevede değerlendirilebilir. Uluslar arası finansal piyasalardan sermaye temini imkânları, teknoloji transferi kanallarının ve teknoloji tercihi imkânlarının gelişmesi, bağımsız müşavirlik hizmetleri yanında profesyonel mühendislik hizmetlerinden ve risk azaltıcı sınaî müteahhitlik hizmetlerinden yararlanma imkânlarının gelişmesi, iletişim araçlarının etkinliğinin artması gibi çeşitli faktörler bu alandaki giriş zorluklarını azaltıcı etkiler yaratmaktadır. Dolayısıyla bu üçüncü gurup engeller günümüzde giderek daha az önemli olmaya başlamıştır.
*Dördüncü gurup engeller de her türlü siyasi, ekonomik ve sosyal kriz olasılığının yarattığı belirsizlikler ve yüksek risktir. Yerleşik oyuncuların uzun süredir hâkim oldukları bir piyasaya giriş yapmak esasen çok riskli bir girişimdir. Bir de kriz olasılığının yüksek olması bu riski kaldırılamaz hale getirebilir. Ayrıca böyle bir ortamda ortaya çıkan uluslar arası veya ulusal plandaki cazip finansal yatırım imkânları da girişi caydırıcı etkiler yaratabilmektedir.
*Beşinci gurup engeller de sivil toplum kuruluşlarının özellikle çevreci mülahazalarla çıkardıkları engellerdir. Bu engeller yaygın olmasa da bazı sektörlerde tüm engellerden daha önemli etkiler yaratabilmektedir. Burada hem çevreyle uyumlu teknolojik gelişmeler hem de kamuoyunu bilgilendirme çabaları kolaylaştırıcı etkiler yaratabilmektedir.
Bu çerçevede giriş engellerinin, ortadan kaldırılabilir ve kaldırılamaz engeller olarak iki gurupta değerlendirilmesi gerekir. Ortadan kaldırılamaz engellerin oranının artması, ortadan kaldırılabilir engeller konusunda daha aktif ve daha kararlı yaklaşımları gerekli kılar. Bu da giriş engellerinin azaltılmasında rekabet otoritelerinin ve diğer düzenleyici kamu kuruluşlarının rolünü daha önemli hale getirmektedir.
*Burada ifade edilen görüşler Rekabet Kurumu açısından bağlayıcı değildir.