The investigation concerning the cement sector has been completed. Click for announcement. (27.12.2012)

 REKABET NEDİR?
 Prof. Dr. Erdal Türkkan
 
eturkkan@rekabet.gov.tr
     

      Rekabetin tek ve herkes tarafından kabul edilmiş bir tanımı yoktur. Çünkü rekabet, çok çeşitli alanlarda çok farklı amaçlar ve kurallara göre oynanan bir yarışma oyunudur Rekabet kavramını, uygulama alanlarını, gerekli koşullarını, işlevlerini,  katılan oyuncuların niteliklerini ve farklı şekillerini esas alarak veya vurgulayarak tanımlamak mümkündür. 

      4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da rekabet,” mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarış” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda rekabetin cereyan ettiği alan (mal ve hizmet piyasaları), oyuncuların niteliği (teşebbüsler), ve rekabetin koşulları (özgürce ekonomik karar verilebilmesi) vurgulanmıştır. Bu tanımın rekabet yasasının amaçlarına ve gereklerine göre yapıldığı açıktır.

      Şüphesiz rekabet sadece ekonomik alanda değil, siyasi, sosyal, kültürel ve sportif alanlarda da kullanılan bir kavramdır. Rekabetin bu alanların her birisi için ayrı ayrı tanımlanması mümkündür. Ancak rekabeti en geniş anlamıyla tanımlamak da yararlı olabilir.

      Rekabeti en geniş anlamda, özgürlük ortamında ortaya çıkan, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve sportif arenalarda (yarışma zemini), meşru bir amacın veya performansın gerçekleştirilebilmesi için,  adil yarışma koşullarının sağlandığı, oyunun niteliğine göre gerekli koşullara sahip olanların katılımına açık, belli kurallara göre oynanan bir yarışma oyunu olarak tanımlamak mümkündür. Bu tanımda yanlış anlamalara veya yorumlara yer bırakmama endişesinin ön planda olduğu muhakkaktır. Ancak bu tanımın anlamlı olabilmesi için,  içinin doldurulması gerekmektedir. 

      Bu tanıma açıklık getirebilmek için öncelikle ekonomik,  sosyal, siyasi arena kavramına açıklık getirilmesi gerekmektedir Ekonomik arena,  serbest piyasa ekonomilerinde mal,  hizmet ve üretim faktörü piyasalarını ifade etmektedir. Siyasi arena,  özgürlükçü demokratik rejimlerde seçimlerin ve siyasi üstünlük kazanma çabalarının yapıldığı ortamları ifade etmektedir. Sosyal arena, bireysel özgürlüklerin kısıtlanmadığı bir düzende toplumsal statülerin değerlendirildiği ve belirlendiği her türlü ortamı, kültürel arena,  yine özgür bir düzende her türlü bilimsel ve sanatsal faaliyetin yapıldığı ve değerlendirildiği ortamları, sportif arena da her türlü sportif faaliyetin ve yarışların yapıldığı ortamları ifade etmektedir. Bu çerçevede düşünüldüğünde özgürlük ortamında toplum yaşamının cereyan ettiği ve edebileceği, kıt kaynakların, statülerin, hakların ve yetkilerin paylaşıldığı her alanın bir arena olarak değerlendirilmesi mümkündür.

      Şüphesiz her bir arena, çok sayıda yarışma zemini yani somut yarışma arenasını içermektedir. Yani her ülkede teorik olarak sonsuz sayıda potansiyel yarışma arenası mevcuttur. Bir ülkede rekabetin gerçekleştiği fiili arena veya yarışma zemini sayısı ne kadar fazlaysa, o ülkede rekabetin yararları da o ölçüde yüksek olacaktır. Çünkü ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal arenalardaki rekabet süreçlerinin birbirini destekleyici ve etkinleştirici etkileri vardır.

      Bir ülkede rekabetin yaşandığı ve yaşanabileceği fiili arena sayısı,  her şeyden önce o ülkede temel ekonomik ve siyasi özgürlüklerin ve insan haklarının gelişme düzeyine bağlıdır. Gerçek anlamda rekabet, özgürlüklerin bir çocuğudur. Bu bağlamda rekabet kültürünün gelişme düzeyi de özgürlüklerin gelişme düzeyinin bir fonksiyonudur.

      Geniş anlamda rekabet tanımına açıklık getirebilmek için, “meşru bir amacın veya performansın gerçekleştirilmesi” kavramını da kısaca açıklamak yararlı olacaktır. Burada rekabete konu olabilecek meşru amaçlar ve performansı iki boyutta değerlendirmek gerekir. İlk olarak amaç ve performansın meşruiyeti, bunların evrensel hukuk tarafından kabul edilen ve korunan faaliyetleri ve yöntemleri içermesine bağlıdır. Bu çerçevede hangi alanda olursa olsun, hukukun suç saydığı faaliyetler konusunda ve veya hukukun suç saydığı yöntemlere dayalı (zor kullanımı,  haksız fiil,)   yapılan üstünlük kazanma çabalarını rekabet kavramı kapsamında ele almak anlamı değildir. Meşruiyet kavramının ikinci boyutu sosyal olarak kabul görmedir. Rekabet ile amaçlanan performansın sosyal meşruiyeti de çok önemlidir. Böylece toplumsal refaha katkıda bulunan, bireylerin daha sağlıklı, daha mutlu ve daha kendine güvenli olmasını sağlayan performans,  rekabetin sosyal meşruiyetini arttırıcı etkiler yapacaktır. Bu koşul, önemli ölçüde hukuki meşruiyet kavramı çerçevesinde sağlanmaktadır. Ancak hukuk sistemine tam olarak yansımayan sosyal meşruiyet de söz konusu olabilir. Ancak bu koşulu, henüz toplumsal meşruiyeti tanınmamış alanlarda yarışmanın olamayacağı şeklinde yorumlamak hatalı olur. 

      Adil yarışma koşulları kavramı da rekabet kavramını belirleyici koşullarından birisidir.  Adil yarışma koşulları, her şeyden önce kanun önünde eşitlik ilkesinin uygulandığı, hiç kimsenin ayrıcalıklı bir konumda olmadığı ve nispi fırsat eşitliğinin sağlandığı bir durumu ifade etmektedir. Adil yarışma koşulları, oyuncuların tercihlerini özgürce yapmasını ve bu konuda her oyuncunun diğer tüm oyuncuların yararlandığı özgürlüklerden yararlanma hakkının olmasını ifade etmektedir. Şüphesiz adil yarışma koşulu kavramı,  yarışma alanının niteliğine göre farklı şekillerde somutlaşacaktır.

      Rekabetin herkesin katılımına açık olması aslında adil rekabetin bir koşuludur. Ancak bu konunun rekabet sürecindeki önemi dolayısıyla ayrıca vurgulanması yararlı olacaktır. Katılım özgürlüğü, yarışmaya katılmama ve yarışmayı terk etme özgürlüğünü de kapsamaktadır. Yarışmaya katılmama özgürlüğünün anlamlı olabilmesi için yarışma arenalarının herkesin kazanma veya yüksek performans gösterme şansını bulabileceği kadar çeşitli ve çok sayıda olması gerekmektedir. Yarışmayı istediği anda terk edebilmek de önemli bir koşuldur. Bu bağlamda Eski Roma’da arenalarda yapılan ölesiye yarışlar veya başarısızların sahneyi terk etme özgürlüğünü kısıtlayan yarışlar adil olmayacaktır Ayrıca bu yarışların toplumsal refaha katkısı da sınırlı olacaktır.
  
      Rekabetin en temel ve olmazsa olmaz koşulu, belli kurallara dayanmasıdır. Bu açıdan rekabeti tek bir cümle ile “kuralları olan bir yarışma oyunu” olarak tanımlamak mümkündür. Kuralların olduğu her durumda bu kuralların ihlali de gündeme gelecektir.  Şüphesiz her alanda rekabet oyununun kuralları ve bu kuralların ihlal biçimleri ve nedenleri farklıdır. Kurallar, oyuncuların sayısı, niteliği, oyuna giriş ve çıkış koşulları,  oyunun (yarışın) cereyan etme biçimi, oyunda kazanmanın ve kaybetmenin koşulları, oyun dışına çıkarılma veya cezalandırmanın koşul ve kuralları, oyuncular arası ilişkiler,  şayet varsa, hakem veya gözeticinin özellikleri, seyircilerin veya destekleyenlerin uyacakları kurallar gibi çok sayıda unsuru kapsar.

      Yukarıda belirtilen özellikler çerçevesinde, toplumsal yaşamın özgürlükler üzerine kurulduğu her ülkede çeşitli alanlarda rekabet ortamının kendiliğinden oluşması için bazı dinamiklerin harekete geçeceği beklenebilir. Bu dinamiğin özünde rekabetin sağladığı toplumsal yararlar vardır. Rekabetin toplumsal açıdan yarattığı yararlar anlaşıldıkça, rekabetin daha gelişmiş ve daha adil bir ortamda yapılması da mümkün olacaktır. Ancak rekabetin tanımı, adil rekabetin mutlaka etkin bir şekilde korunması, gözetilmesi ve geliştirilmesi için çaba sarf edilmesi gerektiğini ima etmektedir.

*Burada ifade edilen görüşler Rekabet Kurumu açısından bağlayıcı değildir.