TİCARİ SIR VE REKABET
Prof. Dr. Erdal Türkkan
eturkkan@rekabet.gov.tr
Ticari sırların korunması rekabet hukuku uygulamaları açısından önem kazanan bir olgudur. Ticari sırların korunması konusunda herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Bu nedenle ticari sırların korunması cezai müeyyideye bağlanmış ve güvence altına alınmıştır. Ancak nelerin ticari sır sayılacağı konusu oldukça tartışmalı ve önemli bir konudur. Ticari sır en basit anlamda, “açıklanması halinde ilgili teşebbüsün zarar görmesine neden olabilecek her türlü bilgi ve belge” olarak tanımlanabilir. Bu tanımlama tamamen ticaret hukuku mantığına dayanmaktadır. Rekabet ekonomisi ve hukuku mantığı esas alındığında ticari sırrın sadece ilgili teşebbüs açısından değil, rekabetin etkinliği açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada karşımıza çıkan soru, rekabet hukuku mantığıyla bakıldığı zaman ticari sırrın nasıl değerlendirilmesi gerektiğidir.
Rekabet teorisi açısından temel ilke şeffaflıktır. Rekabet, en iyi bir biçimde ancak şeffaf bir ortamda işlerlik kazanacaktır. Rekabet sürecinde şeffaflık üç boyutta önem kazanmaktadır.
-İlk olarak rekabet sürecinde şeffaflık, fiyatların herkes tarafından bilinmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda fiyatların etiketler yoluyla herkese ilan edilmesi veya bir tellal tarafından aynı anda herkese duyurulması veya ilan yoluyla herkse bildirilmesi büyük önem taşır. Fiyatların alıcıların kulaklarına fısıldandığı durumlar, fiyat ayrımcılının yapılması anlamına gelmektedir ve masum bir ticari yöntem olarak yorumlanması doğru değildir. Fiyatlar konusunda şeffaflığın göz ardı edilebileceği tek durum, kapalı zarf usulüne göre yapılan ihale süreçleridir. Ancak burada geçici bir gizlilik söz konusudur ve bu gizliliğin amacı, ihale sürecinde rekabetin bozulmasının engellenmesidir. Bu ihale süreci sonunda da fiyatların mutlaka ilan edilmesi gerekir.
Fiyatların gizliliği, firmalara çeşitli açılardan avantaj sağlayabilecek bir durumdur. Diğer bir ifade ile fiyatların açıklanması, firmaların zarar görmesine neden olabilir. Fiyatların gizliliği firmanın pazar gücünü arttıran bir husustur. Çünkü fiyatların gizli olduğu bir ortamda tüketicinin en avantajlı fiyatın kim tarafından uygulandığını bulabilmek için tek tek tüm satıcıları gezerek ciddi bir pazarlık yapması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile fiyatların gizliliği, “ayakkabı eskitme maliyetlerini” arttırarak, tüketici açısından bir anlamda pazarın daralmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan fiyatın gizliliği satıcıya önemli bir fiyat farklılaştırması imkânı vermekte, yani ona tekellerin sahip olduğu bir güçten yararlanma fırsatı yaratmaktadır.
Konuya rekabet süreci açısından bakılırsa fiyatların herkes tarafından bilinmesi iki açıdan önem kazanmaktadır. İlk olarak fiyatlarda şeffaflık, rekabet sürecinin etkin işleyişi açısından önemlidir. Burada fiyatların sadece tüketiciler tarafından değil, rakip satıcılar tarafından da bilinmesi önem kazanmaktadır. Bu şekilde en düşük fiyatı öneren satıcının rakipleri üzerinde bir rekabet baskısı yaratması mümkün olacaktır. Ayrıca kısa zamanda piyasa denge fiyatının oluşması mümkün olabilecektir. Diğer taraftan hem üreticiler hem de tüketiciler açısından ortak bir denge fiyatı bilgisinin oluşması, yani denge fiyatının herkes tarafından bilinmesi, kaynak tahsisinde etkinliğin bağımsız bireysel tüketici ve üreticilerin kararlarıyla kendiliğinden sağlanması açısından büyük önem kazanmaktadır.
-Rekabet sürecinde şeffaflık, giriş ve çıkışların kâr oranlarındaki gelişmelere göre zamanında yapılabilmesi açısından da önem kazanmaktadır. Bir piyasada yüksek kârların varlığının bilinmesi, o piyasaya yeni girişlerin olabilmesi açısından önemlidir. İş dünyasında işadamlarının sürekli yakınmalarının, işler iyi gittiği zaman da girişleri caydırmak amacıyla yapıldığı bilinen bir gerçektir. Aynı şekilde tüm piyasalarla ilgili olarak üretim ve tüketim miktarları konusunda doğru bilgi bulunabilmesi de giriş kararlarının sağlıklı verilebilmesi açısından önem kazanmaktadır. Buna karşılık bu bilgilerin gizli tutulması firmaya yüksek pazar gücünü koruma ve bundan menfaat sağlama imkânını verecektir.
-Rekabet sürecinde şeffaflık, sermaye piyasalarının etkin çalışması açısından da önem kazanmaktadır. Nitekim sermaye piyasası ile ilgili düzenlemeler, gerek hisse senedi sahiplerinin gerekse borç senedi alanların kararlarını rasyonel bir biçimde verebilmeleri ve zarara uğramamaları için belli şeffaflık kriterleri empoze etmektedir. Banka kredilerinin verilmesi yani kredi piyasasının etkin çalışması da belli düzeyde bir şeffaflığın varlığını gerekli kılmaktadır.
-Tüm rakip teşebbüslerin benzer koşullarda benzer kamu yükümlülükleri ile karşı karşıya olmalarının sağlanması açısından, örneğin vergi denetiminin etkinliği ve bu yolla haksız rekabetin önlenmesi açısından da şeffaflık büyük önem kazanmaktadır. Şüphesiz burada daha kısıtlı sayıda kişinin daha kapsamlı konularda bilgi sahibi olması söz konusudur.
-Nihayet rekabet hukuku uygulamalarında da teşebbüslerin ve kamu kurumlarının sahip oldukları tüm belgelerin denetime açık olması söz konusudur. Burada da şeffaflık, hem ihlallerin tespiti hem de Rekabet Kurulu kararlarının gerekçelendirilebilmesi ve ikna edici bir formatta topluma bildirilmesi açısından önemlidir.
Yukarıdaki açıklamalar ticari sır kavramının kapsamının sadece firmayı zarar görmekten koruma amacıyla değil, firmayı ve rekabeti birlikte koruma ve rekabete etkinlik kazandırma anlayışıyla belirlenmesi gerektiğini ima etmektedir. Bu bağlamda üç husus önem kazanmaktadır.
-İlk olarak rekabetçi piyasanın etkin çalışması açısından büyük önem taşıyan satış fiyatları rekabete işlerlik kazandırmak amacıyla kullanıldığı süreçler dışında hiçbir zaman ticari sır kapsamında olmamalıdır.
-İkinci olarak ticari sır kavramı mümkün olduğu kadar dar tutulmalı ve başka firmaların açıkladıkları bilgiler belli bir firma tarafından ticari sır olarak nitelendirilememelidir. Örneğin, halka açık firmalar tarafından faaliyet raporlarında açıklanan hiçbir bilgi ticari sır kapsamında olmamalıdır. Bunun için nelerin ticari sır kapsamında sayılamayacağı açıkça belirtilmelidir. Böylece örneğin Türkiye İstatistik Kurumu’nun tekel ve oligopol oluşturan piyasalarda iki üç yıl önceki üretim bilgisini bile ticari sır kapsamına sokması mümkün olamayacaktır. Ticari sır ancak hiçbir firma tarafından açıklanmayan ve açıklanması haksız rekabet yaratabilecek konularda söz konusu olabilecektir.
-Üçüncü olarak da anlamını yitirmiş ticari sırlar belli bir süre sonunda mutlaka açıklanmalıdır. Diğer bir ifade ile ticari sırların bir süre çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar ticari sır kavramının tamamen ortadan kalkması gerektiğini ima etmemektedir. Burada, ticari sırların rekabet sürecine önemli ölçüde zarar veren veya rekabetin korunmasını önemli ölçüde güçleştiren bir faktör olmaması ve özellikle de rekabeti azaltıcı bir araç olarak istismar edilmesinin önlenmesi için nelerin yapılabileceği konusunda düşünmeye ve tartışmaya ihtiyaç olduğu savunulmaktadır.
*Burada ifade edilen görüşler Rekabet Kurumu açısından bağlayıcı değildir.