22 Nisan 2011 tarihinde Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul Sanayi Odası ve Kurumumuzun birlikte gerçekleştirdiği "Rekabet Hukukunda Birleşme ve Devralmalar Sempozyumu" kitabı yayımlandı (27.12.2012)

REKABET KURUMU BAŞKANI
PROF. DR. NURETTİN KALDIRIMCI
TBMM KONUŞMASI 
 
Sayın Başkan, Başkanlık Divanının değerli üyeleri, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
 
Konuşma metninin yer yeren konuşma metnimden ayrılarak ve özetleyerek on dakika içinde okumaya çalışacağım.
 
Bilindiği gibi, 80'li yıllardan itibaren ülkemizde piyasa ekonomisi modeli tercih edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Bu modelde devlet, fiyatın oluşumuna herhangi bir müdahalede bulunmamakta, arz ve talep piyasa koşullarında oluşmaktadır ve fakat piyasalar kendi hâline bırakılırsa rekabetçi fiyatın kendiliğinden oluşmayacağı, devletin müdahalesinin olmadığı durumlarda piyasalarda tekelleşme ve kartelleşme eğilimlerinin ortaya çıkacağı bilinen bir husustur. Böyle bir durum, yani rekabet eksikliği, ülke ekonomisinin büyümesi ve kalkınması açısından bir tehdittir.
 
Bu yüzden olacaktır ki, malumu aliniz olacağı üzere, Anayasa’mızın 167’nci maddesinde devlete şöyle bir görev verilmiştir: Devlet, piyasaların sağlıklı işleyişini gerçekleştirmek ve bu çerçevede fiili veya anlaşma sonucu ortaya çıkan kartel ve tekelleşmeyi önlemek durumundadır. Dayanağını Anayasa’mızın bu maddesinden alan 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun 13 Aralık 1994 tarihinde yüce Meclisimizce kabul edilmiştir.
 
Kanun’un kabulünden yaklaşık iki buçuk yıl sonra 5 Mart 1997 tarihinde ilk üyelerin atanmasıyla Kurul teşkil edilmiş, 5 Kasım 1997 tarihinde de yani bundan on yıl önce bugün itibarıyla da Rekabet Kurulu faaliyete başlamıştır. Bugün, İstanbul irtibat bürosu da dahil olmak üzere, 99'u uzman ve uzman yardımcısı, diğerleri de yönetici ve yardımcı idari personel olmak üzere toplam 310 personel kapasitesini temsilen huzurlarınızda bulunduğumuz kuruluşumuz faaliyete geçişinin onuncu yılını idrak etmektedir.
 
Kanun koyucu, idari ve mali özerkliğe özel bir önem addetmiştir ve bu çerçevede, 4054 Sayılı Kanun’un 20’inci maddesinde hiç bir organın, makam ve mercinin ya da kişinin Rekabet Kurulu kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremeyeceği yasal teminat altına alınmıştır. Kabul edilmelidir ki, böyle bir teminat Rekabet Kurumuna ve Kuruluna da çok büyük bir sorumluluk vermiştir. Bu sorumluluğun ne kadar önemli olduğu izahtan varestedir.
 
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabet Kurumunun esas görevi, toplumsal refahın arttırılması amacıyla mal ve hizmet piyasalarında rekabetçi sürecin tehdit edilmesini engellemek, bir başka ifadeyle iktisadi etkinliği sağlamaya çalışmaktır. Rekabet Kurumu, mal ve hizmet piyasalarında rekabetin tesisini, korunmasını, geliştirilmesini sağlamaya çalışırken, bilindiği üzere, rekabeti sınırlayıcı nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalara ya da teşebbüs birliği kararlarına ve belli bir pazar gücüne sahip teşebbüslerin bu güçlerini kötüye kullanmalarına müdahale etmek mevkiindedir.
 
Yine, bu bağlamda, belirli eşikleri aşan ve esas olarak rekabeti kısıtlayıcı sonuç doğurabilecek nitelikte olan birleşme ve devralma işlemleri de Rekabet Kurumunun görev alanına girmektedir.
 
Rekabet politikasının tanımından hareketle, bu kavramın geniş bir çerçeveye sahip olduğunu düşünürsek, kurumun ilgi alanına devlet yardımları, dış ticaret rejimi, kamu tekelleri, münhasır ve özel hakka sahip kamu teşebbüsleri, kamu alımları, rekabetçi yapıyı bozan her türlü kamu tasarruf ve işlemleri de girmektedir.
 
Bir başka açıya dikkatinizi çekiyorum: Rekabet Kurumu, hatta düzenleyici kuruluşların görev alanlarına da müdahil olabilmektedir. Mesela, enerji piyasasında, telekomünikasyon alanında ya da şeker piyasasında düzenleyici kuruluşların olması bu alanlardaki rekabet ihlallerine ya da birleşme, devralmalara bakılmayacağı anlamına gelmemektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Kurumun faaliyet alanını ekonominin bütünü teşkil etmekte, sektörlerin tümü ilgi alanımıza girmektedir ve bu da iş yükümüzün bir göstergesi olarak ele alınabilir, kabul edilebilir. Daha doğrusu, iş yükümüzün ne kadar çok olduğunun bir göstergesi olarak tanımlanmalıdır.
 
Sayın Başkan, değerli üyeler; Kurumumuz özelleştirme işlemlerinde bilindiği gibi iki aşamada görev sahibidir. İlk aşamada Rekabet Kurumu, ihale öncesinde pazar koşullarını ve potansiyel alıcıları dikkate alarak daha rekabetçi bir yapı tesisi temelinde oluşturduğu görüşünü Özelleştirme İdaresine göndermektedir. İkinci aşamada ise, Özelleştirme İdaresi, devir işleminden önce Rekabet Kuruluna başvurmakta ve Kanun'un 7’nci maddesi uyarınca izin talep etmektedir. Kurulumuz da, ihalede başarılı olmuş firmaların piyasa konumlarını da dikkate alarak başvuruyu inceleyip koşullu ya da koşulsuz izin verebilmekte, yasaklama getirebilmekte veya ihalenin birinci yerine ikinci firmaya verilmesi şeklinde kararlar aIabilmektedir.
 
Rekabet Kurumunun rekabet savunuculuğu rolüne ve görevine son yıllarda bütün kamuoyu dikkat etmektedir. Daha doğrusu, rekabet savunuculuğu önemli olmaya başlamıştır. Uygun bir savunuculuk politikası olmaksızın, sadece rekabet kurallarının uygulanması yoluyla etkin bir rekabet düzeninin oluşturulamayacağı bilinen bir husustur. Dolayısıyla, rekabet savunuculuğu, teşebbüsü olmayan devlet birimlerinin rekabet üzerinde olumsuz etki yaratan düzenlemelerinin önlenmesi bakımından da son derece önemlidir.
 
Bu bağlamda, bu çerçevede, özellikle, mevzuatın rekabete uygunluğunu temin için ilgili makam ve mercilere sürekli olarak görüş bildirdiğimizi, görüş bildirilmekte olduğunu kaydetmek lazım.
 
On yıllık çalışma sürecinde aldığı kararlar ve yanı sıra oluşturduğu görüşler sonucu Kurum, ülke ekonomisinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bu rolün önemini yabancı gözlemciler de teyit etmektedir, tespit etmiştir. Nitekim, OECD tarafından hazırlanan Türkiye Rekabet Hukuku ve Politikası Gözden Geçirme Raporunda yer alan şu ifadeler bu gelişmeyi ortaya koymak bakımından önemlidir. Rapordan aktarıyorum:
 
“Rekabet Kurumu, 2002 yılından bu yana mükemmel bir ilerleme kaydetmeyi sürdürmüş olup, Türkiye’nin en etkili ve en iyi idare edilen kurumlarından biri olarak ün yapmıştır. Misyonunu enerjiyle, tahayyül gücüyle ve bütünlüğünü koruyarak takip etmiş ve iş dünyasındaki liderlerin saygısını ve desteğini kazanmıştır. En önemlisi, Türk ekonomisini, rekabete dayalı ve tüketici refahına yönelmiş piyasa mekanizmalarına daha fazla dayanma yönünde ileriye götürmede kritik öneme sahip bir rol oynamıştır.”
 
Avrupa Birliği ile görüşmeler sürecinde, müzakere sürecinde ve uluslararası alanda Rekabet Kurumunun konumuna ve performansına baktığımızda, bu alanda yine olumlu değerlendirmelerin yapıldığı görülmektedir. 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan Avrupa Birliği (AB) tam üyelik müzakerelerinde yer alan "rekabet politikası faslına ilişkin olarak Rekabet Kurumu önemli bir sorumluluk sahibi olmuştur. Müzakere sürecinde yapılan tarama toplantıları sonucunda hazırlanan raporun yanı sıra, AB Komisyonu tarafından hazırlanan ilerleme raporlarında da Rekabet Kurumu, kurumsal kapasite, mevzuat uyumu ve inandırıcı bir uygulama bakımından yeterli görülmüştür. Faaliyete geçişimizin onuncu yıldönümüne denk gelen bugün itibarıyla, 4054 Sayılı Kanun’u yapan yüce Meclisimizin huzurunda, uluslararası platformda ülkemiz adına sağladığımız bu başarı ve saygınlıkla duruyor olmanın kurumsal onurunu taşıdığımı ifade edebilirim.
 
Ancak, bütün bu olumlu gelişmelere karşılık devlet yardımlarının denetlenmesi ve izlenmesi konusunda henüz bir yapılanmanın sağlanmamış olması, Gümrük Birliği kararı kapsamında AB Komisyonu ile Rekabet Kurumu arasındaki yasal işbirliği zeminini nispeten işlevsiz hâle getirirken, Türkiye'nin son derece ileri bir mevzuat uyumu ve uygulama konumuna sahip olduğu rekabet alanındaki kazanımlarını da nispeten boşa çıkarmıştır. Temennimiz, gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilip bunları uygulayacak. kurumsal kapasitenin bir an önce inşa edilmesidir.
 
Rekabet Kurumu, uluslar arası seviyede ortaya çıkan gelişmeleri yakından takip edebilmek amacıyla, OECD, UNCTAD ve Uluslararası Rekabet Ağı gibi uluslararası kuruluşların faaliyetlerine de aktif olarak katılmaktadır.
 
Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın bu bölümünde Rekabet Kurumunun 2006 ve 2007 faaliyetleriyle ilgili özet bilgiler sunmak istiyorum kısaca:
 
Kurum, 2006 ve 2007 yılı döneminde de kartellerle mücadele, piyasaya giriş engellerinin ortadan kaldırılması, pazarlarda yoğunlaşma riski doğuran birleşme ve devralmaların önlenmesi ile özelleştirme alanlarında oldukça yoğun bir gündeme sahibi olmuştur. 2006 yılında, birleşme devralma, muafiyet menfi tespit ve soruşturma başlıkları altında toplam 327 nihai karar alınmış ve 2007’nin Ocak - Eylül döneminde ise alınan 348 nihai karar alınarak, toplam 13,5 milyon YTL idarî para cezası kesilmiştir.
 
Yine, bu dönemde özelleştirmeler ve TMSF bünyesindeki teşebbüslerin satışları bakımından da kamuoyunda ses getiren, tartışılan önemli kararlar alınmıştır. Liman özelleştirmeleri, hava alanı işletme hakkı devirleri, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. ve Petkim özelleştirme işlemleri ile TMSF kontrolünde olan Merkez Grubuna ait medya şirketlerinin satışı gibi ülke ekonomisini doğrudan ilgilendiren işlemler bu kararlar arasında yer almaktadır.
On yıl içerisinde 140 soruşturma açtığımızı ifade etmek isterim. Kurulumuz, bunlardan 134 ünü sonuçlandırılmıştır ve bunlarla ilgili ayrıntılar size takdim ettiğimiz faaliyet raporunda bulunmaktadır.
 
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belirttiğimiz üzere, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 1997 tarihinden beri uygulanması söz konusu. Uygulamalar sonucu kazandığımız tecrübe, bir dizi hükmün gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
Bu çerçevede, Kanun'da yapılması gerekli görülen değişikliklere yönelik bir tartışma ortamı yaratmak üzere, taslak nitelikte bir metin hazırlanmıştır. Metnin hazırlığında 4054 sayılı Kanun'a mehaz teşkil eden Avrupa Birliği rekabet hukukunda ortaya çıkan gelişmeler ile OECD tarafından hazırlanan "Türkiye Rekabet Hukuku ve Politikası Gözden Geçirme Raporu"nda yer verilen öneriler büyük ölçüde dikkate alınmıştır.
 
Bu değişiklikler arasında, maddi hükümlerde değişiklikler söz konusu. Usul hükümleriyle ilgili teklifler var. Cezalara, yargı organları ile kurum ilişkilerine ve kamu tasarruflarına ilişkin öneriler bulunmaktadır.
 
Değişiklik önerileri arasında; başta KOBİ’ler olmak üzere, pazar gücüne sahip olmayan firmaların bazı eylemlerini Kanun uygulaması dışında tutan De Minimis uygulaması, pişmanlık uygulamalarına, birleşme/devralma usulünün etkin hale getirilmesine, yerinde inceleme ve bilgi isteme yetkileri ile ilgili yaptırımların artırılmasına, ihlallerin kısa sürede sona ermesine imkan tanıyan taahhüt mekanizması gibi düzenlemeler yer almaktadır.
 
On yıllık geçmişte, tabii ki, en önemli gündemimiz, kartellerle mücadele olmuştur. Yine, kamuoyunun bildiği gibi, çimentoda, seramik, demir-çelik, ekmek, ulaştırma gibi, medikal hizmetler gibi halkın hayatını doğrudan etkileyen sektörlerde açılan soruşturmalar bunların başında yer almaktadır.
 
Teşebbüslerin davranışlarından kaynaklanan piyasaya giriş engelleri rekabetin geliştirilmesi önünde önemli bir sorundur. Güçlü bir firmanın faaliyet gösterdiği piyasalarda, rakip malların satışını engelleyecek münhasır anlaşmalar yapması önemli bir giriş engeli oluşturabilmektedir. Bunun için, Rekabet Kurulu, 2007 yılı içinde 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalar Grup Muafiyet Tebliğinde değişikliğe gitmiş ve pazar payı yüzde 40’ı geçen firmaların rakip faaliyetlerini zorlaştıran hükümler içeren anlaşmalarının muafiyetten yararlanmasını engel olmuştur. Bu tebliğ uyarınca, pazar payı bu eşiğin üzerindeki bir firma "sadece kendi ürünlerinin satışına izin veren" anlaşmalar imzalayamayacaktır 2008 Temmuz’undan itibaren.
 
Önümüzdeki üç yıllık dönemde öncelikli hedeflerimizi mevzuat değişikliğinin yanı sıra, kartellerle mücadele, piyasaya giriş engellerinin önlenmesi, rekabet savunuculuğu ve düzenleyici etki analizlerinin rekabete etki değerlendirmesiyle tamamlanması, rekabet kültürünün yaygınlaştırılması, AB süreci ile uluslararası ilişkiler alanlarında daha etkin ve başarılı olunması gibi konular oluşturacaktır.
 
Bu çerçevede, TOBB ile, ticaret ve sanayi odaları ile, üniversiteler ve barolar gibi diğer kurum ve kuruluşlarla ortak programlar yürütülecektir. Sempozyum, panel, vesair bilimsel, akademik çalışmalar sürdürülecektir. faaliyetler arttırılarak sürdürülecektir.
 
Bütçemizin, 2008 bütçemizin hayırlı, uğurlu olması dileklerimizle, bir temennimizi de dile getirmek istiyorum: Sayın milletvekillerinin bütçeye ilişkin, kuruma ilişkin katkıları, onların eleştiri ve tavsiyeleri bizim için önemli ve anlamlı. Böyle bir eleştiri ve tavsiye listesi, bizim açımızdan, değişim ve dönüşüm manivelası hükmündedir, motivasyon imkânı verecektir, etkinliğimiz için, karar kalitemizin artması, kurumsal başarımızın yükselmesi için bir imkân gibi telakki ediyoruz eleştiri ve tavsiyeleri.
 
Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum, başarılar diliyorum.